BUDİZM NEDİR BUDİST NEDİR NEDEN BUDİST OLUNUR ? KISACA
Budizm (Özet) : Budizm İ.Ö 6. yüzyılda, brahmanizm’e bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. brahmanizm’in tanrıları ve kast ayrılıkları, açlık ve yoksulluk içinde acı çeken milyonlarca insanı büsbütün tedirgin etmeye başlamıştı. buda, bu insanlara, dünyadan vazgeçme (nirvana) yoluyla acıdan kurtulmayı öğütlüyordu. Yaşam acısız kılınamayınca acı yaşamsızlıkla giderilecekti. buda, tanrının sözünü etmez, kurtuluşu törebilimsel arınmaya bağlar. Budizm’e göre insan ruhunu yeniden bedenleşmesi kurban kesmekle olmaz, günahsız iyi davranışlarla sağlanabilirdi. Buda’ya göre acı çekme gerçeği (insanları birbirine bağlayan bütün nesneler acı kaynağıdır), istek gerçeği ( acı, insan isteğinden doğar), acının yok edilmesi gerçeği ( acı, her türlü istekten el çekme eş deyişle nirvanalaşmakla yok edilir) ve sekiz tane maddeden oluşan sekiz yol gerçeği olmak üzere dört temel gerçek vardır.
Buda’ya göre evrende insanın bağlanabileceği hiçbir şey yoktur, ne özdekte ne de ruhta hiçbir şey sürekli değildir, ne biçim ne öz vardır, her şey gelip geçicidir, dünya yalan ve boştur.
Budizm Nedir
Budizm, bugün Dünya üzerinde yaklaşık 500 milyonu aşkın inananı bulunan bir dindir. İlk önce Hindistan’da ortaya çıkmış, daha sonra zaman içinde Güney, Güneydoğu ve Doğu Asya’da (Çin, Japonya, Kore, Moğolistan, Nepal, Sri Lanka, Tayland ve Tibet gibi ülkelerde) yayılmıştır.
Farklı bakış açılarına göre din veya felsefe olarak tanımlanan Budizm'in hedefi, hayattaki acı, ızdırap ve tatminsizliğin kaynaklarını açıklamak ve bunları gidermenin yollarını göstermektir. Budizm'de öğretilerin ana çatısını meditasyon gibi içe bakış yöntemleri, reenkarnasyon denilen doğum-ölüm döngüsünün tekrarı ve karma denilen neden-sonuç zinciri gibi kavramlar oluşturmaktadır.
Budizm, Sanskritçe ve Pali dillerindeki eski Budist metinlerinde 'uyanmış kişi - farkında olan' anlamına gelen Buddha kelimesinden türetilmiştir. "Tarihî Buda" da denilen Siddhartha Gautama, Budizm'in kurucusu olarak kabul edilir. Siddharta’nın hayattaki acıların kaynağını açıklamak amacıyla yaptığı uzun çalışmalar sonucu ızdırabı sona erdirecek bir mânevî anlayışa ulaştığı ve böylelikle Budalık'a eriştiği kabul edilir.
Budizm, Siddhartha Gautama'nın ölümünden sonra 500 sene boyunca Hint Yarımadası'nda, daha sonra Asya ve Dünya'nın geri kalanında yayılmaya başladı. Hindistan'da zamanla etkisini yitiren Budizm, Güneydoğu Asya ve Uzakdoğu kültüründe etkisini günümüze kadar devam ettirmiştir.
Budizm Tarihçesi
Budizm MÖ 563-MÖ 483 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen, bugün Buddha olarak bilinen Siddhartha Gautama tarafından kurulmuştur. Siddhartha Gautama, Kuzey Hindistan'da bir prens olarak doğduktan sonra hayattaki acıları sona erdirmek için bir yol bulmak amacıyla krallığını terk etmiş ve uzun çalışmalar sonucunda aydınlanmaya ulaşmıştır.
Sosyolojik ve tarihsel plânda Budizm'in, Hindistan'ı işgal eden Aryan topluluklarının beraberinde getirdiği Brahmanizm'e karşı bir tepki olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Felsefî kaynakları arasında Brahmanizm ve Hinduizm ile birlikte Jainizm ve yerli halklarının eski din ve kültürleri de sayılabilir.[1] Ancak geleneksel olarak Budizm'in en temel kaynağı olarak Siddharta Gautama'nın aydınlanma deneyimi ve bu deneyim sayesinde kazandığı bilgelik gösterilir.
Budizm ve Manastır Yaşamı
Vinaya rahip ve rahibeler için özel olarak geliştirilmiş ahlâkî kurallardır. Bu kurallar Theravada geleneğinin kabul ettiği, toplam 227 kuraldan oluşan Patimokkha’yı da kapsar. Vinaya yazmalarının (vinayapitaka) kapsamına giren kurallar okuldan okula küçük farklılıklar göstermekte, Vinaya’ya bağlılık konusunda da farklı okullar farklı standartlar uygulamaktadır. Öğrenci rahipler ise, manastır yaşamı için temel kurallar olan On İlke’yi izlerler.
Manastır yaşamını düzenleyen kurallar hakkında Buda sürekli olarak dinleyicilerine önemli olanın ilkelerin özünü kaybetmemek olduğunu belirtmiştir. Diğer taraftan, kurallar tatminkar bir yaşamı temin etmek üzere tasarlanmış, ve daha yüksek hedeflere ulaşmak için mükemmel bir sıçrama tahtası sağlamaktadırlar. Buda manastır yaşamını seçenlere, “kendi başına bir ada” gibi yaşamalarını söylemiştir. Bu açıdan yaşamı vinaya’nın belirlediği şekilde yaşamak, bir araştırmacının belirttiği üzere: “sona yönelmiş bir araç olmaktan öte: daha çok kendi içinde bir sondur.”[28]
Doğu Budizminde, Bodhisattvalar için Mahayana geleneğinin Brahmajala Sutra’sında (aynı adlı Pali metin ile karıştırılmamalıdır) ortaya konan kendine has bir Vinaya ve etik anlayış mevcuttur. Japonya’da bu kurallar tüm diğer manastır kurallarının yerini almıştır, ve rahiplerin evlenmelerine izin verir.
Budizmde Meditasyon
Budist meditasyonu temelde iki tema ile ilgilenir: zihnin dönüşümü, ve bu zihnin kendisinin ve diğer olguların keşfi için kullanılması.[29] Theravada Budizmine göre Buda iki tür meditasyon öğretmişti, samatha meditasyonu (Sanskritçe:śamatha) ve vipassanā meditasyonu (Sanskritçe:vipaśyanā). Çin Budizminde, bu meditasyonlar (Chih Kuan olarak tercüme edilmiştir) bilinmekle birlikte, Chan (Zen) meditasyonu daha popüler olagelmiştir.[30] Yazar Peter Harvey’e göre, Budizm’in sağlıklı geliştiği dönemlerde, sadece rahipler, rahibeler ve evli Lamalar değil, sıradan halktan kendini adamış insanlar da meditasyon uygulamıştır.[31] Budizm Ansiklopedisi adlı kaynağa göre, tam aksine modern zamanlara kadar Budist tarih boyunca, sıradan halkın ciddi meditasyon uygulaması olağan olarak görülen bir olgu değildi.[32]
Zen Budizm
Zen Budizm (禅), Çin ve Japonya’da çokça rağbet gören bir Budist okuldur, ve meditasyona özel bir vurgu yapar.[33] Zen diğer Budizm modellerine kıyasla yazmalara daha az önem atfeder, ve gerçeğe doğrudan rûhânî atılımlarla ulaşılacağını vurgulamayı tercih eder.
Zen Budizm başlıca iki büyük okula ayrılmıştır: Rinzai (臨済宗) ve Soto (曹洞宗), birincisi büyük ölçüde rûhânî atılımın aracı olarak koan (公案, bir tür meditatif mesel veya bilmece) üzerine meditasyonu yeğler, buna karşılık ikincisi (belli oranda koanları kullanmakla birlikte) daha çok shikantaza veya "sadece oturma" üzerinde yoğunlaşır.[34]
Zen Budist öğreti paradokslarla doludur, burada amaç egonun bağlarını gevşetmek, ve Buda’nın kendisiyle eşdeğer tutulan, Gerçek Benlik ya da Şekilsiz Benlik Âlemi'ne girişi kolaylaştırmaktır.[35] Bununla birlikte, Zen yazmaları boşlamış da değildir.[36]
Budizmin temel özellikleri
Farklı Budist okulların vurguladığı farklı kaynaklar bulunmaktadır ve bu nedenle her okulun vurguladığı özellikler değişebilmektedir. Batı anlayışında Budizm, bir dinden çok kısmen felsefî görüş olarak nitelendirilmektedir. Kurucusu Buda, tanrının öğretilerini getiren bir elçiden çok kendini bir insanların ve tanrıların öğretmeni olarak görmüştür. Pali dilinde Dhamma, Sanskritçe’de Dharma olarak adlandırılan öğretiler ortaya koymuştur. Bu öğretiler kişinin manevi duygularını kavraması yerine, evrenin düzenini ve ruhsal gelişimi sağlayan doğa yasalarını kabul eder. Bu anlayışa ancak onun öğretilerinin ve yönteminin izinde gidilirse ulaşılabilir. Ancak öğretileri de olduğu gibi kabul edilemez. Buda, aydınlığa körü körüne bir inançla değil, kişinin kendini bulmasıyla ulaşılabileceğini belirtmiştir. Ayrıca evrenin kavram ve dil yardımıyla anlaşılabileceği fikrinin gereksiz bir çabadan ibaret olduğuna da işaret etmiştir. Diğer dinlerin köktenci yaklaşımına ve basmakalıp öğretilerine de şüpheyle yaklaşır. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâmiyet gibi tek tanrılı dinler, temelde Budizm’den farklılık gösterir. Bu nedenle Budist öğretileri ne tanrıyı, ne de ruhun varlığını kabul eder. Budizm, özellikleri bakımından Hinduizm ve Brahmanizm’den de farklıdır. Bu dinlerde var olan “Kast Sistemine”(sınıf ayrımı) karşı çıkar. Buna karşın bu sistem Karma öğretilerinde yer almaktadır. Budizm Hindistan’daki veda inanç sistemine karşı bir yenilik hareketi olarak ortaya çıkmıştır.
Budizmin Dini ve Felsefî Yönleri
Budizm, farklı mezhepleri veya farklı Dünya görüşlerini içinde barındıran felsefe ve bilgeliktir.
Hem eski hem de günümüzdeki Budist okullarının, birinin Budist sayılabilmesi için çok az şartları vardır. Temel koşulları “Dört Yüce Gerçek” öğretisini kabul etmek ve sonraki temel yaşama tamamen hazır olmaktır.
Budizm’in temel öğretilerinden, Anatta doktrini, kalıcı bir varlığı ve ölümlü ruhu reddeder. Bu doktrinle, Budizm, “Büyük Dinlerin” temel inançlarından tamamen farklıdır.
Budizm’in, tüm tek tanrılı dinlerden temel farkı, her şeye gücü yeten bir yaratıcı tanrı varlığını (İşvara) reddetmesidir. Budizm’e göre tanrılar, ruhlar ve yaşayan her canlı için acı, cehalet ve yeniden doğuş döngüsü (Reenkarnasyon) vardır.
Budizm’in yayılmasıyla her ülkenin temel din ve kültüründen birçok unsurlar alınmış, Budizm’le bütünleşmiş ve böylece Tibet‘teki “Asıl Bön Tanrıları”, Buda’nın farklı şekillerinden “Bodhisattva” görüntüsünde değişmiştir. Bunlar genelde Buda’nın hayranları, dinleyicileri ve savunucuları şeklinde betimlenir.
Budistler, yerel dînî inançlar, gelenek ve göreneklerle karışıp yaygınlaşırken, aynı zamanda Taoizm ve Konfüçyüsçülük gibi Budizm’i reddeden diğer öğretilerin temsilcileriyle de mücadele etmişlerdir.
Hıristiyanlık gibi mutlakçı ve saltçı bir konum talebine sahip dinler, temelde, aynı talep göz önünde bulundurulmadığı takdirde, Budizm ile bağlantılanabilir.
Bu rakip öğretileri benimseyenler ve buna karşı olan Asya’daki dindar halka rağmen, farklı gelenekler birleştirilse bile, bunların temel inançlarını birbiriyle bağdaştırmak zordur. Bu zorluğun yaşanmış örneklerini Çin halk inançlarında ve Japonya'daki dinlerde görebiliriz.
Buda’ya göre evrende insanın bağlanabileceği hiçbir şey yoktur, ne özdekte ne de ruhta hiçbir şey sürekli değildir, ne biçim ne öz vardır, her şey gelip geçicidir, dünya yalan ve boştur.
Budizm Nedir
Budizm, bugün Dünya üzerinde yaklaşık 500 milyonu aşkın inananı bulunan bir dindir. İlk önce Hindistan’da ortaya çıkmış, daha sonra zaman içinde Güney, Güneydoğu ve Doğu Asya’da (Çin, Japonya, Kore, Moğolistan, Nepal, Sri Lanka, Tayland ve Tibet gibi ülkelerde) yayılmıştır.
Farklı bakış açılarına göre din veya felsefe olarak tanımlanan Budizm'in hedefi, hayattaki acı, ızdırap ve tatminsizliğin kaynaklarını açıklamak ve bunları gidermenin yollarını göstermektir. Budizm'de öğretilerin ana çatısını meditasyon gibi içe bakış yöntemleri, reenkarnasyon denilen doğum-ölüm döngüsünün tekrarı ve karma denilen neden-sonuç zinciri gibi kavramlar oluşturmaktadır.
Budizm, Sanskritçe ve Pali dillerindeki eski Budist metinlerinde 'uyanmış kişi - farkında olan' anlamına gelen Buddha kelimesinden türetilmiştir. "Tarihî Buda" da denilen Siddhartha Gautama, Budizm'in kurucusu olarak kabul edilir. Siddharta’nın hayattaki acıların kaynağını açıklamak amacıyla yaptığı uzun çalışmalar sonucu ızdırabı sona erdirecek bir mânevî anlayışa ulaştığı ve böylelikle Budalık'a eriştiği kabul edilir.
Budizm, Siddhartha Gautama'nın ölümünden sonra 500 sene boyunca Hint Yarımadası'nda, daha sonra Asya ve Dünya'nın geri kalanında yayılmaya başladı. Hindistan'da zamanla etkisini yitiren Budizm, Güneydoğu Asya ve Uzakdoğu kültüründe etkisini günümüze kadar devam ettirmiştir.
Budizm Tarihçesi
Budizm MÖ 563-MÖ 483 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen, bugün Buddha olarak bilinen Siddhartha Gautama tarafından kurulmuştur. Siddhartha Gautama, Kuzey Hindistan'da bir prens olarak doğduktan sonra hayattaki acıları sona erdirmek için bir yol bulmak amacıyla krallığını terk etmiş ve uzun çalışmalar sonucunda aydınlanmaya ulaşmıştır.
Sosyolojik ve tarihsel plânda Budizm'in, Hindistan'ı işgal eden Aryan topluluklarının beraberinde getirdiği Brahmanizm'e karşı bir tepki olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Felsefî kaynakları arasında Brahmanizm ve Hinduizm ile birlikte Jainizm ve yerli halklarının eski din ve kültürleri de sayılabilir.[1] Ancak geleneksel olarak Budizm'in en temel kaynağı olarak Siddharta Gautama'nın aydınlanma deneyimi ve bu deneyim sayesinde kazandığı bilgelik gösterilir.
Budizm ve Manastır Yaşamı
Vinaya rahip ve rahibeler için özel olarak geliştirilmiş ahlâkî kurallardır. Bu kurallar Theravada geleneğinin kabul ettiği, toplam 227 kuraldan oluşan Patimokkha’yı da kapsar. Vinaya yazmalarının (vinayapitaka) kapsamına giren kurallar okuldan okula küçük farklılıklar göstermekte, Vinaya’ya bağlılık konusunda da farklı okullar farklı standartlar uygulamaktadır. Öğrenci rahipler ise, manastır yaşamı için temel kurallar olan On İlke’yi izlerler.
Manastır yaşamını düzenleyen kurallar hakkında Buda sürekli olarak dinleyicilerine önemli olanın ilkelerin özünü kaybetmemek olduğunu belirtmiştir. Diğer taraftan, kurallar tatminkar bir yaşamı temin etmek üzere tasarlanmış, ve daha yüksek hedeflere ulaşmak için mükemmel bir sıçrama tahtası sağlamaktadırlar. Buda manastır yaşamını seçenlere, “kendi başına bir ada” gibi yaşamalarını söylemiştir. Bu açıdan yaşamı vinaya’nın belirlediği şekilde yaşamak, bir araştırmacının belirttiği üzere: “sona yönelmiş bir araç olmaktan öte: daha çok kendi içinde bir sondur.”[28]
Doğu Budizminde, Bodhisattvalar için Mahayana geleneğinin Brahmajala Sutra’sında (aynı adlı Pali metin ile karıştırılmamalıdır) ortaya konan kendine has bir Vinaya ve etik anlayış mevcuttur. Japonya’da bu kurallar tüm diğer manastır kurallarının yerini almıştır, ve rahiplerin evlenmelerine izin verir.
Budizmde Meditasyon
Budist meditasyonu temelde iki tema ile ilgilenir: zihnin dönüşümü, ve bu zihnin kendisinin ve diğer olguların keşfi için kullanılması.[29] Theravada Budizmine göre Buda iki tür meditasyon öğretmişti, samatha meditasyonu (Sanskritçe:śamatha) ve vipassanā meditasyonu (Sanskritçe:vipaśyanā). Çin Budizminde, bu meditasyonlar (Chih Kuan olarak tercüme edilmiştir) bilinmekle birlikte, Chan (Zen) meditasyonu daha popüler olagelmiştir.[30] Yazar Peter Harvey’e göre, Budizm’in sağlıklı geliştiği dönemlerde, sadece rahipler, rahibeler ve evli Lamalar değil, sıradan halktan kendini adamış insanlar da meditasyon uygulamıştır.[31] Budizm Ansiklopedisi adlı kaynağa göre, tam aksine modern zamanlara kadar Budist tarih boyunca, sıradan halkın ciddi meditasyon uygulaması olağan olarak görülen bir olgu değildi.[32]
Zen Budizm
Zen Budizm (禅), Çin ve Japonya’da çokça rağbet gören bir Budist okuldur, ve meditasyona özel bir vurgu yapar.[33] Zen diğer Budizm modellerine kıyasla yazmalara daha az önem atfeder, ve gerçeğe doğrudan rûhânî atılımlarla ulaşılacağını vurgulamayı tercih eder.
Zen Budizm başlıca iki büyük okula ayrılmıştır: Rinzai (臨済宗) ve Soto (曹洞宗), birincisi büyük ölçüde rûhânî atılımın aracı olarak koan (公案, bir tür meditatif mesel veya bilmece) üzerine meditasyonu yeğler, buna karşılık ikincisi (belli oranda koanları kullanmakla birlikte) daha çok shikantaza veya "sadece oturma" üzerinde yoğunlaşır.[34]
Zen Budist öğreti paradokslarla doludur, burada amaç egonun bağlarını gevşetmek, ve Buda’nın kendisiyle eşdeğer tutulan, Gerçek Benlik ya da Şekilsiz Benlik Âlemi'ne girişi kolaylaştırmaktır.[35] Bununla birlikte, Zen yazmaları boşlamış da değildir.[36]
Budizmin temel özellikleri
Farklı Budist okulların vurguladığı farklı kaynaklar bulunmaktadır ve bu nedenle her okulun vurguladığı özellikler değişebilmektedir. Batı anlayışında Budizm, bir dinden çok kısmen felsefî görüş olarak nitelendirilmektedir. Kurucusu Buda, tanrının öğretilerini getiren bir elçiden çok kendini bir insanların ve tanrıların öğretmeni olarak görmüştür. Pali dilinde Dhamma, Sanskritçe’de Dharma olarak adlandırılan öğretiler ortaya koymuştur. Bu öğretiler kişinin manevi duygularını kavraması yerine, evrenin düzenini ve ruhsal gelişimi sağlayan doğa yasalarını kabul eder. Bu anlayışa ancak onun öğretilerinin ve yönteminin izinde gidilirse ulaşılabilir. Ancak öğretileri de olduğu gibi kabul edilemez. Buda, aydınlığa körü körüne bir inançla değil, kişinin kendini bulmasıyla ulaşılabileceğini belirtmiştir. Ayrıca evrenin kavram ve dil yardımıyla anlaşılabileceği fikrinin gereksiz bir çabadan ibaret olduğuna da işaret etmiştir. Diğer dinlerin köktenci yaklaşımına ve basmakalıp öğretilerine de şüpheyle yaklaşır. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâmiyet gibi tek tanrılı dinler, temelde Budizm’den farklılık gösterir. Bu nedenle Budist öğretileri ne tanrıyı, ne de ruhun varlığını kabul eder. Budizm, özellikleri bakımından Hinduizm ve Brahmanizm’den de farklıdır. Bu dinlerde var olan “Kast Sistemine”(sınıf ayrımı) karşı çıkar. Buna karşın bu sistem Karma öğretilerinde yer almaktadır. Budizm Hindistan’daki veda inanç sistemine karşı bir yenilik hareketi olarak ortaya çıkmıştır.
Budizmin Dini ve Felsefî Yönleri
Budizm, farklı mezhepleri veya farklı Dünya görüşlerini içinde barındıran felsefe ve bilgeliktir.
Hem eski hem de günümüzdeki Budist okullarının, birinin Budist sayılabilmesi için çok az şartları vardır. Temel koşulları “Dört Yüce Gerçek” öğretisini kabul etmek ve sonraki temel yaşama tamamen hazır olmaktır.
Budizm’in temel öğretilerinden, Anatta doktrini, kalıcı bir varlığı ve ölümlü ruhu reddeder. Bu doktrinle, Budizm, “Büyük Dinlerin” temel inançlarından tamamen farklıdır.
Budizm’in, tüm tek tanrılı dinlerden temel farkı, her şeye gücü yeten bir yaratıcı tanrı varlığını (İşvara) reddetmesidir. Budizm’e göre tanrılar, ruhlar ve yaşayan her canlı için acı, cehalet ve yeniden doğuş döngüsü (Reenkarnasyon) vardır.
Budizm’in yayılmasıyla her ülkenin temel din ve kültüründen birçok unsurlar alınmış, Budizm’le bütünleşmiş ve böylece Tibet‘teki “Asıl Bön Tanrıları”, Buda’nın farklı şekillerinden “Bodhisattva” görüntüsünde değişmiştir. Bunlar genelde Buda’nın hayranları, dinleyicileri ve savunucuları şeklinde betimlenir.
Budistler, yerel dînî inançlar, gelenek ve göreneklerle karışıp yaygınlaşırken, aynı zamanda Taoizm ve Konfüçyüsçülük gibi Budizm’i reddeden diğer öğretilerin temsilcileriyle de mücadele etmişlerdir.
Hıristiyanlık gibi mutlakçı ve saltçı bir konum talebine sahip dinler, temelde, aynı talep göz önünde bulundurulmadığı takdirde, Budizm ile bağlantılanabilir.
Bu rakip öğretileri benimseyenler ve buna karşı olan Asya’daki dindar halka rağmen, farklı gelenekler birleştirilse bile, bunların temel inançlarını birbiriyle bağdaştırmak zordur. Bu zorluğun yaşanmış örneklerini Çin halk inançlarında ve Japonya'daki dinlerde görebiliriz.
BUDİZM NEDİR BUDİST NEDİR NEDEN BUDİST OLUNUR ? KISACA
Reviewed by Mehmet
on
Haziran 24, 2017
Rating:
Hiç yorum yok: